Kamuoyu araştırmacılarına göre Türkiye'nin kilitlendiği İstanbul'da yarış kolay olmayacak: Sandıkta ittifak fark atar
Source: Cumhuriyet
"İstanbul yarışı kolay olmayacak. Türkiye genelinde gördüğümüz yüzde 52 - yüzde 48 muhalefet iktidar makasını kendi lehine açabilen, İstanbul seçimini kazanacak."
Bulgu Araştırma Başkanı, sosyolog Semih Turan Cumhuriyet'in sorularını yanıtladı.
Cumhur İttifakı dezenformasyon tabanlı propaganda yöntemlerini her seçimden önce ısrarla kullanıyor. 2019 seçimleri öncesi "Yerel yönetimleri CHP'nin kazanması durumunda su saatlerini teröristler okuyacak" söylemine kadar vardırılan bir negatif propagandayı bile dillendirmişlerdi. 2023 seçimleri öncesinde ise montaj videolarla el yükseltilerek devam eden bir kampanya sürecine tanık olduk. Hem de bu videoların montaj olduğunu itiraf ederek miting meydanlarında, salonlarda gösterime devam ettiler. Bu yöntem aslında çok bilinen ve belli özelliklere sahip seçmen gruplarında, koşullara göre karşılığı olan bir yöntem. Temelinde "Amaca ulaşmak için her türlü araca başvurmak mubahtır" anlayışı olarak bildiğimiz Makyavelizm, AKP siyasetinin iliklerine kadar yerleşmiş durumda. Bu yöntem bazı seçmen gruplarında olumlu karşılansa da bazı seçmen gruplarında ters tepebiliyor. 2019 seçimlerinde sözünü ettiğimiz propaganda özellikle metropollerde olumlu bir karşılık bulamadı. Ancak 2023 seçimlerinde özellikle ülkenin daha kırsal, daha muhafazakâr ve nüfusu daha az olan bölgelerinde bu söylemlerin karşılık bulduğunu ve seçmenlerin önemli bir bölümünün Cumhur İttifakı'na yöneldiğini hep birlikte görmüş olduk. Her kampanya her yerde aynı etkiyi göstermiyor. Kampanyalar, coğrafyaya, demografiye, eğitim durumuna, sosyolojik yapıya göre farklı dönüşümlere yol açıyor.
14 Mayıs seçimlerinden önce yapılan bu kampanyalara, gerekli karşılığın verilemediği seçim sonuçlarına baktığımızda çok açık bir şekilde ortada. Muhalefet bu seçimlerde negatif ve agresif kampanya aparatlarını çok az kullandı. Kampanya temaları daha çok barış, helalleşme, bahar ve benzeri pozitif söylemlerden ibaretti. Bunun da etkili olduğu bir kesim elbette vardı ancak çok zor ekonomik koşullar altında ezilen kitleler daha dominant, daha kararlı ve sert söylemleri de duymak istemekte. Bunun bir irade ve güç göstergesi olacağı inancı geniş halk kitlelerinde hâkim görüştür. Sözünü ettiğimiz dezenformasyon tabanlı propaganda yöntemleri önümüzdeki yerel seçimlerde de alabildiğince kullanılacaktır diye düşünüyorum ki bunun emareleri kendini göstermeye şimdiden başladı. İstanbul'da metro yürüyen merdivenlerine yapılan sabotajlara, halk otobüsü şoförü ile önceden anlaşılarak kurgulanan senaryolara ve bunları haberleştirmek için hazır bulunan medyaya şahitlik ettik. Burada tek fark, muhalefetin dersini çalışması ve bunları deşifre etmesi oldu. Bıkmadan, yılmadan bu deşifre çıktıları seçmenler ile paylaşılır ise bu girişimler hem ters teper hem de bu yöntemlerin tekrar gündeme gelmesi önlenir.
Son seçimler bizlerin bazı ezberlerini de bozmuş durumda. Geçmişte tüm dünyada kampanyaların seçime etkilerinin sınırlı olacağı düşünülmekteydi. Seçim sonuçlarını en çok yüzde 3-4 oranında etkileteceğine inanılmaktaydı. Ancak hem 2019 İstanbul yerel seçimleri hem de 2023 seçimleri bu etkinin sanılandan çok daha büyük olabileceğini gösterdi. 2019'da seçime çok geriden başlayan Ekrem İmamoğlu, tanınma oranı bile yüzde 10'larda iken yapılan kampanya ile seçimi kazandı. Benzer süreç 2023 seçimlerinde çok geride olan Cumhur İttifakı'nın yaptığı kampanya ile siyasi aritmetiği değiştirmesi ile ortaya çıktı. Tüm bu nedenlerle kampanyalar sanılanın çok daha ötesinde önem taşıyor.
Yerel seçimlerde oy kullanma algoritması genel seçimlere göre büyük farklılıklar gösteriyor. Genel seçimlerde seçmen oy kullanırken çoğunlukla parti aidiyetine paralel tercihler yapıyor. Yerel seçimlerde ise bir miktar seçmen yine parti aidiyetini gözetse de önemli bir bölümü kazanma olasılığı yüksek ve kendisini yakın hissettiği adaya oy veriyor. Vatandaşların bir kısmı oy kullanırken, oy verdiği adaya tam olarak ikna olmasa da onun karşısında yer alan adaya duyduğu tepki ve onun kazanmasını istemediğinden ötürü tercihini diğer adaya yönlendiriyor. İşin özeti seçmen verdiği oydan maksimum fayda bekleniyor. Yerel seçimlerin çoğu bölgede tek turlu ama iki adaylı bir seçim olduğunun farkında olan seçmen, kendisine daha az uzak olan favori adaylara yönleniyor. Bu tabloya örnek olarak İstanbul'da 2009 ve 2014 yerel seçimlerinde hiçbir ittifak olmamasına rağmen CHP'nin genel seçimlerde aldığı oy oranının yaklaşık yüzde 13-14 üzerinde oy alması gösterilebilir. Yine oy oranı düşük partiler yerel seçimlerde oy oranlarının yarısına dahi ulaşamıyor.
İYİ Parti seçmeninin de benzer bir tutum takındığı görülüyor. İYİ Partinin seçmen profiline baktığımızda, ortak özelliklerinin başında Milliyetçilik, seküler yaşam tarzı ve Cumhur İttifakı karşıtlığı göze çarpıyor. Bu seçmenin ikinci tercihleri sorulduğunda çoğunlukla CHP yanıtı alınıyor. Sözünü ettiğim yerel seçim oy verme algoritması ve İYİ Parti seçmeninin yapısı bir arada değerlendirildiğinde bu seçmen grubunun büyük bölümünün Ekrem İmamoğlu'na destek vermeleri bekleniyor.
Geçmişteki HDP şimdiki adı ile DEM Parti'nin içinden çıkmakta zorlandığı bir paradoks yaşamakta olduğunu düşünüyorum. 2015 yılına kadar bu gelenekten gelen partilerin ülkedeki baraj engeli nedeniyle genel seçimlere daha çok bağımsız adaylar ile girdiğini ve oy oranlarının da yüzde 5-6 olduğunu biliyoruz. 2015 seçimlerinde Selahattin Demirtaş önderliğinde "Türkiyelileşme" sloganı ile büyük bir sıçrama gerçekleştirerek, oylarını yüzde 13'ün üzerine taşıdılar. HDP'nin daha çok oy aldığı coğrafyada demografik değişiminde lehlerine olmasına rağmen oyları önce durgunluğa sonrada düşüşe geçti. Partileri bekledikleri gelişimi gösteremedi. 2019'da Batı bölgelerinde belediye başkanı adayı ve 2023'te Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayarak CHP'ye verilen destek parti içinde tepkilere yol açtı. Bu oy düşüşünün nedeni olarak bu süreci öne süren parti yetkilileri bu nedenle 2024 seçimlerinde aday çıkarılması gerektiğini savundu.
Paradoksun öbür tarafı ise seçim kazanma şansı hiç bulunmayan İstanbul gibi bir yerde Başak Demirtaş gibi güçlü bir figürü aday göstererek, Ekrem İmamoğlu'na kaybettiren ya da kayyım politikalarını uygulayan, Selahattin Demirtaş ve diğer önde gelen parti yöneticilerinin uzun süre hapishanede kalmalarını sağlayan AKP'ye kazandıran olarak kodlanmak ve suçlanmak. DEM Parti bu açmazdan çıkmak için, Başak Demirtaş'ı aday yapmamak ve görece Ekrem İmamoğlu cephesine daha az zarar verecek başka bir kişiyi aday yapmaya karar verdi.
Gösterilen aday parti içinde profili yüksek ve tabanda karşılığı olan Meral Danış Beştaş oldu. Başak Demirtaş bütün dengeleri değiştirebilecek bir aday ismi idi. Seçmenler kazanamayacağını bilse de duygusal bağın kuvveti ile Dem Parti adayına yönelecekti. Meral Danış, partinin belli bir tabanının konsolide edecek ancak Başak Demirtaş kadar yüksek oranda oy alamayacaktır. Sözünü ettimiz ara formül tamda yerini bulmuş oldu. Murat Çepni ise Dem Parti'ye oy veren sol-sosyalist seçmen grubuna hitap ediyor. Hem Karadenizli hem de sol hareketten gelen bu isim, bir önceki seçimde özellikle TİP'e yönelen tabana bir mesaj olarak değerlendirilebilir.
İstanbul seçimleri tüm ülkedeki seçimlerden çok daha fazla parametreyi içinde barındırıyor. Şu an için bu seçimleri çok bilinmeyenli ve çözülmesi zaman alacak bir denklem olarak görüyorum. Taşların yerine oturması için şubat sonu beklenmeli. 2019 seçimlerinin birincisinde İmamoğlu sadece 13 bin civarı oy farkı ile kazandı. O seçimde yapılan ittifakları bir tarafa bıraksak bile daha çok AKP seçmen tabanına hitap eden Saadet Partisinin aldığı yüzde 1 oya karşılık gelen 103 bin oyun ne denli önemli olduğu ortada. Bunun dışında DSP 30 bin, BTP 27 bin, DP 22 bin Vatan Partisi 17 binin üzerinde oy aldı. Bu oylar bile tek tek aradaki farktan daha çok.
28 Mayıs sonrası Ekrem İmamoğlu'nun açıkladığı manifestoda İstanbul ittifakı vurgusunun ne denli önemli olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Ekrem İmamoğlu, herhangi bir işbirliği olmaksızın gerçekleşecek seçimlerde AKP ve MHP seçmenleri de dahil olmak üzere tüm seçmenlerden oy alınabilecek sandık ittifakını genişletebilirse, beklenenin üzerinde bir oy farkı ile seçilmesi bile ihtimaller içindedir.
*
AREA Araştırma Başkanı Murat Karan Cumhuriyet'in sorularını yanıtladı.
Yeniden Refah Partisi'nin popülaritesinin artması sistem değişikliğinin mecbur kıldığı ittifaklar üzerinden değerlendirilmeli. 2017'deki Anayasa değişikliği referandumu, siyasi partileri belli oy oranlarına ulaşmak adına ittifaklar kurmaya mecbur bıraktı. İttifak partileri arasında oy geçişkenliği sıklıkla gözlemleniyor. Sosyolojik tabanı birbirine yakın olan partiler aynı ittifak içerisinde kendi aralarında tabiri caizse al-ver yapabiliyorlar. Bu durumun az oy oranına sahip partiler için avantajı, ittifak içerisinde kendi kurumsal kimlikleri ile yer almaları oluyor. Böylece görünürlükleri, bilinirlikleri artıyor. Yeniden Refah Partisi'nin başarısı da bahsettiğimiz süreç içerisinde ülke gündemi ile ilgili konularda kendini vitrinde tutmayı başarabilmiş olmasından kaynaklanıyor.
İstanbul seçiminin iki aday arasında başa baş ve büyük mücadele içerisinde geçeceği kamuoyuna yansıyan tüm çalışmalarda görülüyor. İttifaklar içerisindeki oy geçişkenliklerinden hareketle; DEM Parti'nin adayı CHP adayından oy eksiltebileceği gibi, Yeniden Refah Partisi'nin adayı da aynı oranda AK Parti adayından oy eksiltme potansiyeline sahiptir ve sonucu etkileyebileceği öngörülmelidir. Yeniden Refah Partisi'nin İstanbul'da aday çıkartma kararı kendi oy potansiyellerini görebilmeleri açısından da ayrıca önemli.
İstanbul, Ankara ve İzmir'de ilan ettiği adaylar kamuoyunda ve kendi seçmen kitlesince tanınan, bilinen, sevilen, saygı duyulan simalar. Açıklanan adayların partinin kemik seçmenini kendi bayrağı altında toplama ihtimali yükselmiş durumda.
Yeniden Refah Partisi'nin 14 Mayıs 2023'te milletvekili seçimlerinde yüzde 3 olan oyunun yüzde 6 seviyelerine yükseldiği son kamuoyu araştırmalarda tespit edilmişti. Söz konusu adaylarla milletvekilliği seçimlerinde sağladıkları desteği büyük şehirlerde de sandığa yansıtacağı öngörülüyor. Bu oyun büyük çoğunluğunu seçmen kitlesi yakınlığından dolayı AK Parti'den çekecektir.
İstanbul'da bir deprem gerçeği söz konusuyken AK Parti açısından en doğru adayın Murat Kurum olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak İstanbul'un içinde bulunduğu durumdan sorumlu olan 22 yıllık iktidarın adayının seçmen nezdinde nasıl karşılık göreceğini de analiz etmek gerekir. Kurum, her ne kadar Bakanlık geçmişi olsa da kötü gidişattan son beş senenin İmamoğlu ve CHP belediyeciliğini sorumlu tutma eğiliminde olacaktır. Seçim sürecinden iktidar açısından en yüksek oy oranıyla çıkmaya çalışacaktır.
Ülkenin içinde bulunduğu enflasyonist ortamda iktidarın geçen yıl yaptığı hatayı tekrarlamayarak bu yıl emeklilerin ekonomik şartlarının düzeltilmeye çalışılması rastlantı olmasa gerek. İleri yaş grubu seçmenler AK Parti'nin ana seçmen kitlesi olsa da bu seçimin yerel seçim olduğu unutulmamalı. Yerel seçimlerin karakteri icabı seçmenin oy tercihi hizmet beklentisi odaklı oluyor. En nihayetinde seçmen şehrinde gündelik hayatında karşılaştığı problemleri çözebileceğine inandığı aday üzerine yoğunlaşıyor.
İstanbul seçimlerinde belirleyici olan şehirde yükselen toplumsal muhalefet olacaktır. 2019'da ortak aday sinerjisi ile kazanılan büyük şehirlerde geçen sene Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Kılıçdaroğlu'nun oy oranın yüzde 52'lere kadar çıktığını gördük. Şayet, 2019 yılında İstanbul'da 25 yıllık iktidar partisi belediyeciliğinin sonunu getiren seçmen psikolojisi devam eder ise Sayın İmamoğlu'nun kazanabileceğini söylemek güç olmaz. Ancak Ekrem Bey açısından handikap, son 5 yılda yaptığı hizmetlerle bu seçmen psikolojisini ne kadar ayakta tutabildiği olacak.
İstanbul yarışı kolay olmayacak. Ülke genelinde gördüğümüz yüzde 52-yüzde 48 muhalefet iktidar makasını kendi lehine açabilen, İstanbul seçimini kazanacak. Şu anda Cumhur İttifakı blok halinde adaylarını desteklerken, muhalefet kanadı kendi adayları ile seçime giriyor görünüyor. Ancak belirtmek gerekir ki son tahlilde seçmen büyük iki partinin adaylarından birini tercih etme eğiliminde olacaktır. Diğer partilerin aday çıkartmasının başa baş giden bir seçim kampanyası sürecinde oy dengesini herhangi bir aday leyine değiştirip değiştirmeyeceğini ise ilerleyen süreçte yapılacak çalışmalar gösterecek.